24 Nisan 2017 Pazartesi

kış kasveti

bir yol var.
o yola ait değilim.
o yolun sonu mutluluk.
o yol benim değil, ben hariç herkesin.
yolda gözyaşları var
yerde cam kırıkları.
kelimeler var asfaltta
üstüne basılmış cümlelerin.
kenarda konuşanlar var
gülüşüp sarılanlar.
beni duymuyorlar.
nefret var, az ileride kırgınlıklar.
kin kusmuş birileri birilerine.
onların üstünde gökyüzü var masmavi
benim ise kara bulutlar.
onlara güneş dönmüş yüzünü
bana yağmur yağıyor.
sebepsiz bir kasvet var havada,
yanaklarım hiç kurumuyor.
bir ses yankılanıyor beynimde
"hiçbir şey düzelmeyecek," diyor.
"hiçbir şey güzel olmayacak."
kovuyorum elimle,
ilerliyorum sessizce.
yanımda biri duruyor
yüzünde maske.
elimi sıkıyor
elim kanıyor.
maskesini çıkartacakken uyanıyorum.
elimde ıslaklık var
gözüm kana çarpıyor.
nefesimin kesildiğini hissediyorum.

sessiz ve soğuk bir oda

bu gece sınavdan sonra yapılan mülakat gibi
bu gece zor.
kelimeler hızlı saplandı kalbime.
yutkunmak, nefes almak zor oldu.
tüm ışıklar sönük, karanlık iyiydi.
kafamda sorular vardı
ve bu soruların tek kötü yanı,
tırnaklarımı yememe neden olmalarıydı.
fazla düşünce demek bu
fazlasıyla yorgunluk.
uykusuzum üstelik.
bir de geçmişim aynanın karşısına,
kendimi kandırır gibi gülüyorum.
unutmaya çalışsam da her şeyi
haddinden fazla dağıldım biliyorum.
herkes uyudu ben düşündüm.
pencerenin kenarına geçtim bir süre
gökyüzünü izledim.
saatler geçti ama yetmedi.
gözlerim ıslanmaya,
hüzünlerim de çoğalmaya 
devam etti.
ara sıra yorganı ısırdım hıçkırıklarım duyulmasın diye.
sonra hazırlandım uyumak için.
ıslanan yastık kılıfımı değiştirdim yatmadan önce.
sakinleştirici birkaç ilaç aldım hemen ardından.
saçlarımı örüp elimi yüzümü yıkadım.
uzun süre kendimi izledim aynada.
gülümsemeye devam ediyorum.
şiş gözlerim, kızarık burnum ve kaşlarım.
kurudukça yenmiş ve gözyaşı değdikçe yanmış dudaklarım.
hepsi halime ağlıyordu bu gece.
bilmiyorum.
sadece yere yığılmak ve dinlenmek istiyorum.