9 Ocak 2024 Salı

yanlışlar

cebelleştiğim bu his kalbimi çok fazla sızlatıyor.
kendimi sorguluyorum, kayboluyorum, köreliyorum.
kaçtıklarımın gölgem olmasından şikayetçiyim.
görmek istememekle göz göze gelmek için çırpınmanın verdiği savaş canımı yakıyor.
beni yormaz diye attığım patavatsız adımların ayaklarıma verdiği yaralar kabuk bile tutmuyor.
her şeye ve herkese rağmen 
belki dokunur diye
kopartıyorum dalımdaki dikenleri ellerimi kanata kanata
fakat işin en kötü kısmı
kökün orada olduğunu unutuyorum.


27 Ekim 2023 Cuma

içimde bir yerlerde

o kadar karanlıktı ki
gözümü açtığımdan bile emin değildim
zaman bükülmüştü ben kalmıştım bir tek içeride

yanaklarım ıslanıyordu günün yarısı

elimi boşluğa uzatıyordum çok kez

ve çok kez itiyorlardı dokunduğum her kim varsa

kapağı yıpranmış kitabın hikayesi belki de tam burada başlıyordu 

hikayedeki tüm karakterleri düşünmüştüm, sırayla yerlerine koymuştum kendimi

onu da, yanındakini de, kedisini de, çiçeğini de

kimsenin imdadını ikiletmemiştim

bencil olmuştum, yük olmuştum

ama yine de hikayeyi okumuştum anlamak için nasıl bir son olursa olsun 

okurken soğuttuğum kahveler, içemediğim sigaralar gözümde olmamıştı

bir sonraki sayfayı çevirmiştim

girmiştim içeriye

orta sehpanın çevresinde oturmak istemiştim

bir de o çay hiç bitmesin.

sonra altını açıp çayın kalkmam gerekti

beklettiğim hayatı kaçmadan tutmalıydım.

saat de geç olmuştu.

devam etmek üzere koydum kenara

devam etmeye çalıştım, çalıştım, çalıştım.

olmadı, denedim

inandım, denedim

eksilttim kim varsa

dinginleştim, iyileşir gibi oldum

iyi hissediyor gibi

ama aklım o sıcak çayda kaldı, dönmek istedim fakat devam etmem gerekti

inandım

kendime hiç inanmadığım kadar, hiç kimsenin de inanamayacağı kadar inandım

pürüzler çıktı yok saydım

bir oldu, iki oldu, üç, dört…

kısır döngü

ya da

inanç zedelenmesi.

yine de her yere uzattım kollarımı, ulaşamayacağımı bilsem bile

uzattığımı görsünler istedim

bu esnada kaybettim düşüncelerimi, bedenimi, gülüşümü

yitirdim usulca fark etmedim

belki de etmek istemedim

sonra gözlerimden yaş akmamaya başladı, hastalandım, içim ağladı

duymak istemedim kendim dahil herkesi,

bazen de kaybolmak istedim o kalabalık gürültünün içerisinde

hiç uyuyamadığım da oldu, gözlerimi açamadığım zamanlarda

sonra kollarım aşağıya düşmeye başladı

karşıdan sesler geldi

bencil oldum,

ıslak bir palto oldum insanların sırtında

avuç içlerimde tırnak izlerimle uyandığım her gün ufalanmak, gittikçe küçülmek istedim

beceremedim

ve sonra kendime olan tüm inancımı kaybettim kendimi aradığım bu yolda,

diğer kaybettiğim her şey gibi.

9 Ocak 2022 Pazar

bahar yaklaşıyor

an itibarıyla saat gece üç ve tarih on ocak iki bin yirmi iki
yeni yılın pek bir getirisi yok henüz,
tek temennim yıl sonunda götürülerinin getireceklerini geçmemesi
sigara kokan ellerimle yazdığım bu satırların sebebi tütsünün vermiş olduğu hoş kokuyla uzun zaman olduğuna ikna etmek kendimi
bu arada bursa çok soğuk, istanbulun üşütmesi kadar olmasada titretiyor insanın ruhunu
memnuniyetsiz olan her halimi yıkıp geldim buraya
yanılmam dediğim her olayın beni yanıltmasıyla kelimeleri biriktirmeye başladım içimde
yollar daha engebeli, sırtımdaki palto çok daha ıslak
değişmeye adım atarcasına duvarlarımı yıkmam gerektiğini fark ettim birkaç haftadır,
hayali bir tebeşirle çizdiğim o sınırı silmem gerektiğini de
hep cesur bir kız olduğuma inandırdım kendimi, tek bir konu hariç
ve fark ettim ki ne kadar kaçarsan o kadar bırakmıyor peşini hisler
itiraf etmek de gerekirse hissetmeyi hiç bu kadar özlememiştim
sonunda acı çekmek de olsa -ki hissetmenin temelini acı oluşturduğunu düşünürüm hep, tamam dedim yıkalım şu duvarları
inşa etmeyi öğrendim nasılsa, en kötü ne olabilir ki
gözlerimi dolduran şey, kendimle inatlaşıp attığım bu adımların yine kendimle kavga ederek geriye gitmesi
çok fazla konu var kafamın içerisinde, kalabalık bir ütopya yaratmışım kendime fark etmeden
gün geçtikçe yaş alıyor olduğumun düşüncesi çok canımı sıkıyor mesela,
büyümek istemiyorum.
bilmiyorum çocuk oldum mu hiç ama yağmurda ıslanmak, bisküviyi çaya batırmak veya kafamı annemin dizlerine koymak zamanı durduruyor benim için
günü doğurmak sanki yeniden bağlıyor beni hayata ve batırmak güneşi, burnumu sızlatıyor istisnasız
sözler verdim kendime deli cesaretle, korkmamaya çalışacağıma dair
çok insan tanıdım, çok ağladım, çok güldüm
hiçbir şeyden pişman olmadım şimdiye kadar, keşke demek istemedim, tecrübe olarak nitelendirdim klişe olsa da
ne kadar yorgun olursam olayım mutfakta tek başıma bulaşıkları yıkadım mesela, sevmekten de hiç vazgeçmedim
fakat hiçbir zaman sevildiğime emin olamadım, iki harf ne kadar değiştirir bir şeyleri bilmiyorum gerçi
kapımın kilidini sonuna kadar açamadım
kendimle kaldığım her an geç kalmış hissettim, ezildim bu duygu karşısında
karmaşık ve dengesiz olduğumu söylediler hep fakat açamadığım bir düğüm beni ne kadar karmaşık yapardı bilmiyorlardı
yazmaya yeltenip geri çekildiğim her gecenin acısı bu satırlar
biraz karışık biraz öylesine
bu koca dünyanın yanında ufacık kalmamın anısına olsun
düğümü çözmenin de bir insanı öpmek kadar basit ve güzel olmasını diliyorum bu yıldan

13 Mart 2021 Cumartesi

tesir

çok boş ve boktan bir hayattayız
ölümle burun burunayız mesela
geleceği tatma garantimiz yok ama planlara boğuyoruz vaktimizi,
akrep ve yelkovan gibi bıkmıyoruz saliseleri bile sömürmekten
ilmek ilmek işliyor ölüm bedenimize,
dip dibeyiz uçurumlarla
halbuki adımlarımız çok cesurca ama bir o kadar da korkağız ak düşmesinden saçlarımıza, sakallarımıza.
ileriyi düşünürken, yaşarken yitip gitme ihtimalimizi göz ardı ediyoruz
bu sebepten bile dibine kadar tadabiliriz işte hayatı
tembellerin bizim hakkımızda, erken yaşta öldü fikrini garipsemeyecekleri kadar cesur,
güzel yaşadı diyecekleri kadar dolu dolu.
biz hep sırıtalım hayata karşı, 
belki bu kez biz kazanırız oyunu.

4 Nisan 2020 Cumartesi

gaybana

manidar sohbetler,
ve manevi yorgunluklar içerisinde,
düşlerim küllükten taştı. 
dinmeyen bir kasvet, 
ruhen perişanlık.